30 Mart 2013 Cumartesi

HAŞHAŞİ FEDAİLERİ

  HAŞHAŞİ FEDAİLERİ


 
  Cinayetler, insanlık kadar eskiye dayanır. Dini literatürdeki ilk cinayet Hz. Âdem’in iki oğlu arasında yaşanmıştır. Kabil’in, kardeşi Habil’i öldürmesi ile cinayetler silsilesi başlamış olur. Günümüze kadar sayısız işlenmiş cinayet mevcuttur. Bu cinayetlerin bir kısmı çeşitli suikastlar neticesinde gerçekleşmiştir.
   Suikastı bir meslek haline getiren ve bu hususta çeşitli ritüeller oluşturan Haşhaşiler, tarihteki ilk terör örgütüdür. Örgütün merkezi “Alamut Kalesi” olmuştur. Oldukça dik ve sarp kayalıklar üzerine kurulan bu kalenin, güçlü bir savunması vardı. Bu nedenlerle kalenin ele geçirilmesi asla mümkün olmamıştır.
  Hasan Sabbah’ın kurduğu bu örgüt, dönemin seçkinlerine ve yöneticilerine suikastlar düzenlemiştir. Büyük Selçuklu Devleti Veziri Nizamülmülk ve Kudüs Latin Kralı Montferratlı Conrad haşhaşi fedaileri tarafından öldürülmüştür. Faaliyet alanları Ortadoğu, Anadolu ve Avrupa olmuştur. Dönemin siyasi dengelerini ve tarihin akışını değiştirecek suikastlar tertip etmişlerdir. 3.Haçlı Seferi sırasında haçlılara ve tapınak şövalyelerine de suikastlar düzenlemişlerdir. Batı’da suikastçı anlamında kullanılan “assassin” kelimesinin, “haşhaşin” kelimesinin haçlı franklar tarafından batı dillerine taşındığı ve böylece türediği düşünülür.
  Uzak yakın demeden Hıristiyan lordlarına ve Müslüman prenslerine suikastlar düzenleyen haşhaşiler, dönemin birçok yöneticisinin kalbine korku salmıştır. Suikastı, Eyyubilere, Selçuklulara, Abbasîlere, Tapınak Şövalyelerine ve Haçlılara karşı siyasi yaptırım aracı olarak kullanmışlardır. Sanılanın aksine kurbanlarının büyük bir bölümünü Müslümanlar oluşturmuştur. Seçtikleri kurbanlar istisnasız, mevcut düzenin yöneticileri ve önderleri olmuştur. Hükümdarlar, generaller, vaizler ve önde gelen din adamları. Hiçbir zaman kendi halinde yaşayan sıradan insanlara zarar vermemişlerdir.
   Bizim burada üzerinde duracağımız nokta, haşhaşi fedailerinin eğitilmesi, öldürme yöntemleri ve fedailerin reislerine olan fanatik bağlılıkları ve itaatkârlıkları olacaktır. Haşhaşileri dönemin korkulur bir askeri ve siyasal gücü yapan şey kuşkusuz haşhaşi fedaileridir. Çünkü fedaileri reislerine bağlayan teslimiyet ve itaatkârlık bağları öylesine kuvvetlidir ki, Reis emrettikten sonra ne kadar zorlu ya da tehlikeli olursa olsun büyük bir şevkle üstlenmeyecekleri hiçbir görev yoktur. Peki, fedaileri reislerine bu kadar bağlı kılan şey nedir? Kalelere girmek mümkün olmadığından bu konu hakkında efsanelere kadar giden, gerçekliği asla bilinemeyecek çeşitli hikâyeler anlatılmıştır. Bu bilgilerden gerçeklik süzgecinden geçebilenleri burada aktaracağım.
   Çok güvenilir kalelerde fedai olacak çocuklar küçüklükten itibaren yetiştirilirdi. İleride kamuflaj sağlaması için çeşitli diller öğretilir ve çocuklara öğretmenleri tarafından, reislerinin tüm söz ve emirlerine uymaları gerekliliği çeşitli yollarla aktarılırdı. Fedailer birini öldürme emrini almak için reisin huzuruna çıkana kadar öğretmenleri dışında hiç kimseyi görmez ve hiç kimseden emir almazlardı. Reis, fedailerin kendisine tanrıya tapar gibi tapmalarını sağlamak için çeşitli metotlar kullanır ve vaatlerde bulunurdu. Bu metotlar sonucunda fedailer reisleri için ölmeyi yaşamaya tercih ederdi. Eğitimlerinin sonunda fedailer reislerini ilahi bir kişiymiş gibi görürlerdi. Ondan gelecek emri yerine getirmek onlar için, cennetin kapısını açacak anahtar gibiydi. Reis, öldürme emrini vermek için fedaiyi huzuruna çağırır ve fedaiye suikastta kullanılacak hançeri kendi eliyle verirdi. Suikast silahı her zaman hançer olmuştur. O zamanlar kullanılmakta olan yay, arbalet ve zehir gibi daha güvenilir silahlar kullanılmamıştır. En sıkı korunan hedefleri ve en tehlikeli saldırı biçimini tercih etmişlerdir. Reis tarafından cennet ile müjdelenen fedai, aldığı hançer ile birlikte suikastı gerçekleştirmek için yola koyulurdu. Belirlenmiş kurbanı etkisiz hale getiren haşhaşi fedaisi, ne kendisi bir kaçma girişimde bulunur, ne de onu kurtarmak için bir başka fedai bir hamlede bulunurdu. Aksine, bir görevi sağ olarak tamamlamak bir utanç kaynağı olarak görülmekteydi.Çünkü haşhaşiler suikasttan sonra öldürülüp şehit olmayı yaşamaktan üstün tutuyordu.Ve böylece reisleri tarafından vaat edilen cennete girmeye hak kazanacaklarına inanıyorlardı.
   Ortaçağ’a suikastları ile damga vurmuş haşhaşi fedailerinin reislerine bu kadar bağlı oluşu, tarih boyunca her kumandanın askerlerinden beklentisi olmuştur. Reis, bu bağlılığı sağlamayı kendisini ilahlaştırarak başarmıştır.
   

                                                                                                           Tuna ÜZER 
                                                                                                           tunauzer@gmail.com